Pazartesi günü gittim, görüştüm oğlumun bale öğretmeniyle. Çok cici bir bayan, tam bir profesyonel:)
Derste, şu sıralar bir gösteri için çalışma yapıyorlarmış. Ve de biraz zor hareketlermiş, ama öyle onların yapamayacağı cinsten değilmiş. Biraz da disiplinli geçiyormuş dersler, öyle anaokulu lay lay lomu olmuyormuş bale derslerinde.
Şimdi kar yağmaya başladı, daldım bir ara. Neyse, devam edelim.
Oğlumun bu sıkıntılarını duyunca çok şaşırdı. Çünkü derste çok uyumlu olduğunu, her söyleneni yaptığını, bir sıkıntısını şimdiye kadar dile getirmediğini, hatta hareketleri de doğru yaptığını söyledi. Açıkcası bunları duyduğumda ben de şaşırdım. Sonra sınıf öğretmeniyle de konuştuk. Meğer oğlum evde olduğundan daha farklıymış okulda. Yaptığı işlerde çok titizleniyormuş. Bir de duygusal olduğu için (bu özelliğini çok iyi biliyorum:)), sıkıntılarını kolay dile getiremiyormuş. Hem titiz, hem de aynı zamanda yaptığının mükemmel olmasını istiyormuş.
Bale dersinde de öğretmen bunlara zor hareketler yapıyoruz diyince, bizimki kendini yiyip bitirmiş, acaba ben iyi yapıyor muyum diye. Öğretmenleri de tek tek övmeyip, bütün sınıfa ders bitiminde hepiniz çok iyidiniz diyince de, bizimki pek üstüne alamamış. Kafasında kuruntu yapmış. En son da dün patlak verdi işte ve ağladı, bale var diye.
Öğretmeni benimle konuştuğuna çok memnun oldu. Derste oğlumla konuşacağını söyledi.
Ben tabii heyecanla oğlumun okuldan dönmesini bekledim.
Döndüğünde yüzünde güller açıyordu. Çok mutluydu. Öğretmeni onunla konuşmuş. Hareketleri çok güzel ve de doğru yaptığını söylemiş. Yani derste biraz pohpohlamış. Oğlum da anında dünyanın en mutlu çocuğu oluvermiş. Sonra ben öğretmenini arayıp konuştuğumda, öğretmeni, başka bir dersten çıktıklarında, oğlumun kendisini koridorda görüp koşarak yanına geldiğini ve "sizi öpebilir miyim?" dediğini söyledi. Ve öğretmenine sarılıp öpmüş onu.
Düşünüyorum da, oğlumun doğuştan gelen birtakım özellikleri, huyları var. Bunları değiştiremeyiz. Belki bir gün herşey bu kadar basit halledilmeyebilinir. Hatta yine çok üzülebilir, kendi içinde fırtınalar yaşayabilir. Bilemiyorum artık. Ama biraz daha büyüdüğünde dilerim ki, kendi sorunlarıyla başa çıkmasını becerebilir. Biraz özgüven eksikliği ile duygusallığına bir de herşey mükemmel olsun kaygısı eklenince, bayağı bir stres yaşamış oğlum haftalardır.
Bu şikayetini ilk dile getirdiğinde, pek umursamamıştım doğrusu. Yani bale dersini sevmemiştir, olabilir dedim. Birkaç kere derse girmek istemiyorum da demişti. Ama bunları da çok ciddiye almamıştım. Çünkü bugün bale, yarın başka bir ders olabilir diye hemen müdahele etmek istememiştim. Ama sonunda hüngür hüngür ağlayınca, bu işte birşey var diyip, gittim okula.
Sorun çok basitçe halledildi. Eğer halledilmeseydi, oğlum dersten, öğretmenden hatta okulundan soğabilirdi. Ama şimdi çok mutlu.
Demek ki çocuklar bir sıkıntıyı dile getirdiklerinde, biraz daha dikkatle yaklaşmam gerekecek bundan sonra. En son patlama noktasına kadar beklememek gerek galiba. Ama bu da çok doğru bir yaklaşım olur mu, onu da bilemiyorum.
Çocuklar büyüdükçe, sorunlar da büyür sözü ne kadar da doğruymuş. Bizi şimdi daha neler bekleyecek merak ediyorum.
Minik çekirdeğime bakıyorum da, şimdiki dönemi ne kadar kolaymış. Tek derdimiz (çok şükür), yattı mı, kalktı mı, yedi mi, yemedi mi şeklinde. Ki bu dönem birzamanlar bana çok zor gelirdi, (büyük) oğlumun hemen büyümesini isterdim. Ah, ah...
Neyse, geleyim artık bavul hazırlama konusuna. Uzun zamandır yazmak istiyordum da, birtürlü fırsat yaratamamıştım. Şimdi yazmazsam kaynayıp gidecek. Ne demişler aslında, bugünün işini yarına bırakma. Bırakırsan böyle olur işte:)
Önce gidilecek yere göre bavul seçiyoruz, yerleştirmeden önce. Bu fikir de eşimden çıkmıştı, taa ne zaman önce.
Bizde iki tür bavul var. Dışı kalın, sert, kabuk gibi olanlar. Bir de bildiğimiz, yumuşak kumaş, deri karışımı. Ama her iki tür de mutlaka tekerlekli:)
Şimdi, yurtiçi gezisiyse, dışı kabuk gibi olanları tercih ediyoruz. Çünkü gittiğimiz gibi dönüyoruz. Hem bu bavullar daha sağlam, daha rahat gibi geliyor bana.
Ama yurtdışı gezisiyse, dışı yumuşak olanları tercih ediyoruz ki, yapılan alışverişler sonrası, daha da şişen bavulu, üstüne oturacak da olsam, daha rahat kapatabilelim diye. Çünkü bunlarda esneme payı vardır. Ama dışı kabuk gibi olanlar esnemiyor, dolayısıyla belli bir kapasitesi oluyor.
Yurtiçi gezilerinde kozmetik eşyaları taşıma sorununa çözüm bulabilmiş değilim. Bulan varsa bana da söylesin. Çünkü onlarsız olmuyor:)
Ama yurtdışına çıkınca, yanıma sadece en lazım olan makyaj eşyalarımı alırım. Zaten Freeshop'tan alışveriş edildiği için, bir de evdeki parfümü, kremi filan taşımam. Oradan aldıklarımı kullanırım. Çünkü kötü bir huyum var. Freeshop alışverişini seyahat sonrasına bırakamıyorum. Aradığımı bulamam diye bir takıntı yapmışım. Herşeyi giderken alıyoruz ve de orada kullanıyoruz. Böylece hem evdekileri, hem de aldıklarımı taşımamış oluyorum.
Hatta birkeresinde, eşim boşver şampuanı, freeshoptan bakarız demişti. Ama sadece iki markanın şampuanları vardı. Onlar da neredeyse bakım kremi fiyatındaydı. Biz de almadık tabii. Gittiğimiz yerde bir markete girip almıştık:)
Yaz tatiline çıkıyorsak, önceden, gideceğimiz yerde plaj havlusu verip vermediklerine bakıyorum. Bazı yerler hergün temiz plaj havlusu veriyor. Öyleyse, plaj havlusu taşımıyoruz boşuna.
Yurtdışına çıkarken bavulu doldurmamakta fayda var. Çünkü ister istemez alışverişe dalınabiliyor:)
Bir de bavullarda mutlaka kilidin olması çok önemli. Hem kilitli olsun, hem de kıymetli eşyalarınızı bavulda değil de, el çantanızda taşıyın.
Bazı önemli ilaçlarımızı bile bavula koymuyoruz. Eğer kaybolursa diye. Yanımızda taşıyoruz. Çünkü yurtdışında reçetesiz ilaç alışverişi olmuyor.
Bir de arkadaşımın bavulundan değerli takıları çalınmıştı. Bavulu kilitli değildi ve takıları da içindeydi.
Uçağa bavulları yerleştiren çalışanların bazılarında bir alet varmış. Ellerindeki aletle bavulu tarayıp, içinde ziynet olup olmadığını anlayabiliyorlarmış. Günahları boyunlarına, ama başka türlü bir açıklama da bulamadı arkadaşım. Artık ne ve nasıl olduysa, ben bu olaydan dersimi aldım. Bavulları mulaka kilitliyoruz ve içine bizim için, kaybolduğunda çok üzüleceğimiz bir şey koymuyoruz.