
Bu ayakkabılar benim miniğin vazgeçilmezleri. Geçen hafta ona ayakkabı bakmakla geçti. Abisinden kalan dolu ayakkabılar var. Fakat şu an mevsimler uymuyor. Ona olacak olanlar abisinin kışlık modelleri. Sadece bir tane camel rengi çok şeker bir bot var. Onu da giydiremiyorum. İllaki bu mavi ayakkabıları giyecek. Hayır, inat edip başkasını giydirince, kaşlar çatılıyor ve yürümüyor. Öylece duruyor, trip yapıyor. Ama artık küçülmeye de başladı bu ayağındakiler.
Biz de ana oğul ayakkabı bakmaya gittik. Çocuklara genelde hep spor ayakkabı giydiririm. Bir de erkek çocuk oldukları için, yani koşturma durumları vs., daha rahat ediyorlar. Kız anneleri gibi cicili bicili ayakkabılar alamasam da, birkaç değişik renk alır, giysilerine yine de uydurmaya çalışırım. Büyük çekirdekte sorun yok, canım nasıl giydirsem kabul ediyor, bu konuda hiç üzmüyor.
Fakat bu minik şimdiden başladı itirazlara:)
Çocuklara ayakkabı alırken, mutlaka kendim giydirip deniyorum, başkasına bırakmıyorum.
Ve küçük çocuğu olan herkesin de bunu kendisinin yapmasını öneririm.
Bundan yıllar önce, büyük çekirdek 14 aylık filandı, ona ayakkabı bakmaya gitmiştik.
Büyük çekirdek de çok uslu, uysal, güleryüzlü bir bebekti. Öyle ağladığı filan da olmazdı.
Ben de tabii yeni, tecrübesiz anne olarak yanında dikilmiş, mağzadaki bir elemanın ona ayakkabı giydirip çıkartmasını izliyordum.
Bir ara Çekirdek huysuzlanmıştı, bağırmıştı. Ben ve annem şaşırdık ne oluyor diye. Çünkü hiç öyle yapmazdı. Acaba ayakkabı mı sıkıyor demiştik. Ama öyle birşey de yoktu. En son giydiği ayakkabıyı beğenip yürümesini istemiştik. Fakat oğlum ağlamaya başlamıştı. Yürüyordu, fakat bir garip yürüyordu. Herhalde yeni ayakkabıya alışamadı diye düşünmüştük. Bir iki dolaşmıştı, sonra yürümesi düzelmişti. Fakat garip bir şekilde huzursuzdu. Ara ara sızlanıp ağlıyordu. Biz de herhalde uykusu geldi dedik. Ayakkabıları alıp, elemanın eski ayakkabısını giydimesini bekleyip, eve dönmüştük.
Yol boyunca uyumaya çalıştı, bir dalıyor, sonra tekrar ağlayarak uyanıyordu. Garip bir ağlamaydı, sızlanma, acı çekme gibi. Ben de herhalde dişlerden dolayıdır diye düşünmüştüm.
Akşam evde fazla durmamıştık, eşim gelince çıkmıştık yine. Bir yemeğe davetliydik. Tabii acele acele hazırlandığımız için, oğluşu soyup giydirirken, gözüme anormal birşey gözükmemişti.
Sonra gittiğimiz yerde de vızır vızır ağlayıp, huysuzluk yaptmıştı. Herkes şaşkındı, çünkü oğlumun nasıl sessiz ve sakin olduklarını biliyorlardı. Uykuya dalıyor, beş dakika sonra uyanıyor ağlıyordu. Ateşine bakıyorduk, ateşi filan yoktu. Ama yemeği reddediyor, biberondan da hırslı hırslı emiyordu. Onu yere bıraktığımızda ise, bir adım atıyor, sonra kendini yere bırakıyordu. Bir türlü yürümek istemiyordu. Onun bu haline daha fazla dayanamayıp, eve dönmüştük.
Evde onu soyup, rahatlamasını sağlamaya çalıştık. Yemeğe gitmeden önce doktoruyla telefonda görüştüğümde, ateşi yoksa endişelenmeyin demişti. Fakat anormal bir durum olduğu ortadaydı. Çocuk bir şekilde acı çekiyordu.
Eve girdiğimizde ayakkabılarını çıkarmıştım, fakat o yürümek istemiyordu. Zaten gittiğimiz yerde de hiç yürümemişti, ya oturuyordu ya da emekliyordu.
Evde de zaten yorgundur diye kucağımda onu oturma odasına götürmüştüm ve yukardan başlayarak üstünü değiştirmiştim.
Sıra çoraplarına geldiğinde, bayılacağımı zannettmiştim. Hemen eşimi çağırıp, çocuğun ayağına birşey olmuş, bakamıyorum, bana birşeyler oluyor gibi birşeyler gevelemiştim.
Çorabının altından küçük parmağının tam ters yönde dönmüş olduğunu hissetmiştim.
Ben fenalaşırken, eşim çorabı hemen çıkartıp, parmağı ters yönde aşağıya doru indirip, yerine oturtmuştu.
Hemen tekrar giyinip hastaneye gitmiştik. Çok şükür röntgene gerek duyulmamıştı. Parmağında kırık da yoktu. Doktor da bu yaştaki çocukların eklemlerinin çok esnek olduğunu, kolayca yerinden çıktığı gibi, tekrardan da yerine oturtulduğunu söylemişti.
Oğlum çok rahatlamıştı. Gündüz saatlerinden beri çektiği acı nihayet sona ermişti. Eve dönünce mışıl mışıl uyumuştu ve ertesi gün normale dönmüştü.
Bu kazanın mağzada, o elemanın ona ayakkabıları giydirirken olduğunu anlamıştık. Herhalde çok zorlamıştı giydirirken, zorlarken de parmağı ters dönmüştü. Çünkü orada başlamıştı huzursuzluğu ve ağlaması.
O günden beri mutlaka ben giydirip deniyorum. Bazı elemanlar yardımcı olmakta ısrar ediyorlar. Fakat yine de başkasına izin vermiyorum. Tabii şimdi büyüdüğü için, kendi bile giyip çıkartıyor, denerken.
Fakat miniğin ayağına ısrarla ben giydirip deniyorum.
Ama hala istediğimiz gibi birşey bulamadık. Ben alt tarafı, şimdikine benzer bir spor ayakkabı olsun diyorm. Fakat o giydirdiklerimi hemen çıkartıyor.
O Cindirella ben prens, dolaşıp duracağız bir müddet daha.