Thursday, January 25, 2007

Çalışmak ya da çalışmamak, bütün mesele bu...

Demiştim ya, çok istiyorum çalışmayı diye. Bunun için de gerekenleri yapıyorum.
Aklımda bir kaç yer var.
Dün, eskiden aynı yerde çalıştığımız bir arkadaşıma rastladım. Şu an çalıştığı yerde çok memnunmuş. Eleman da arıyorlarmış. Ayrıca bir tanıdığım daha var orada. Yani referans olabileceklerini söylediler. Ve beklemeden başvur dediler.

İş tabii ciddiye binince, evde oturup eşimle konuştum. Henüz baş vurmadım. Çünkü bir türlü karar veremiyorum. Eşim seçimi bana bıraktı. Ne gir diyor, ne de girme. Ama onun gönlünden asıl geçeni anlamıyor değilim tabii.

Oturup bütün gece düşündüm, kafamda canlandırdım, annemle konuştum. Öncelikle çocukları ayarlamam gerekiyor tabii. Eğer o istediğim yerde çalışacaksam, sabahları en geç 7.30'da evden çıkıyor olmalıyım.

Büyük oğlum zaten o saatte servise binip okula gidiyor. Küçük ise 10' kadar uyuyor. Eşim de işe gittiğinde, ona bakacak kadının en geç 7.30'da bizde olması lazım. Ama gönlüm yabancı bir kadına teslim etmeye razı gelmiyor.

İşte burada sağolsun annem bir öneride bulundu. Eğer çalışacaksam, miniği bize bırakın, ben bakarım dedi. Bırakmakla da şunu kastediyor, pazar akşamı bırakacağız, cuma akşamı alacağız. Yani hafta içinde annemlerde kalacak.

Pratik bir çözüm gibi görünse de, eşimin razı olmayacağına adım gibi emindim. Nitekim ona söylediğimde, yanılmadığımı anladım. Zaten benim de çok hoşuma gitmemişti.

Buna alternatif olarak şöyle düşündüm, ki kayınvalidem de razı, sabahları kayınvalidem (ona burada şimdi öyle hitap ediyorum, aslında annem derdim, çünkü annem kadar sevdiğim bir insan, ama kendi annemle karışmasın diye:)) bize gelir (kendileri karşı apartmanımızda oturuyor), öğlene kadar küçükle kalır. Öğlen de annem gelir, öğleden sonraya kadar kalır.
Sonra miniği kayınvalideme bırakır, evine döner. Büyük oğlum da servisle dönünce, babanesine çıkar.
Biz işten dönünce de çocukları alırız. Ve bu düzen böyle devam eder. Ev işi de sorun olmazdı, yardımcım her gerektiğinde geliyor zaten.

Fakat beni bir kararsızlık sardı. Çok çok istememe rağmen, içimden bir ses birdaha düşün diyor.
Şükürler olsun ki, maddi kaygılardan dolayı çalışacak değilim. Eğer şimdi işe gireceksem, sadece kendimi tatmin etmek için gireceğim. Zaten bu yüzden eşimin gönlünden, evinin düzeninin, huzurun bozulmaması geçtiğini biliyorum. Düzen kesin bozulacak da, huzursuzluk da olur mu bilemiyorum. Gerçi önceleri çalıştığım dönemlerde, az sinirli, yorgun ve bitmiş olarak dönmüyor değildim. Haliyle içimden birşey yapmak da gelmiyordu. Şimdi evdeki iş de arttı. Çocuklar var, onlar da ilgi bekleyecek doğal olarak.
Babaları çok yorgun olduğunda, ben hep idare ediyorum onları. E ben de yorgun ve tahamülsüz olduğumda ne olacak?

Şimdi evde otur otur sıkılıyorum tabii. Ama hep de evde değilim aslında. Haftanın iki üç günü gönlümce gezip tozuyorum, çalışmayan arkadaşlarımla buluşuyorum.
Evde olduğum zaman evin orasını burasını düzenliyorum. Evime süsler alıp, dekorasyonunda oynuyorum. Mis gibi miniğimle öğlen uykusuna yatabiliyorum.
Hafta sonlarını organize edebiliyorum. Çalıştığım dönemlerde hafta sonu olunca, evden çıkmak içimden gelmiyordu.
Eşimin kendi işyeri olduğu için, onun yorgunluğu daha az oluyor. Ben ise hem çalışmaktan, hem evi idare etmekten, hafta sonları evden çıkmak istemiyordum. Tabii şimdi çocuklar da var. Yani dinlenmek pek mümkün olmayabilir.

Ev kadını olmak, evinin düzenini sağlamak, çocuklarını büyütebilmek, bunlar aslında genetik kodlarımızda yazılı zaten. Asırlardır erkekler dışarda avcı, kadınlar yuvada, yuvayı yapan kuş misali. Ki bunlar zaten yapmaktan zevk duyacağımız işler.
Fakat günümüzde genelde maddi kazanç adına kadınlar da destek oluyor aileye.
Çok da iyi birşey, kadının kendi ayakları üzerinde durabilmesi, kimseye muhtaç olmaması.

Ama bazı arkadaşların (evet sen de Renkler'cğm:)), çalışmaktan bıktıklarını, evde oturmak istediklerini yazınca, iyice kararsızlığa düştüm.

5 ve bir buçuk yaşlarında çekirdeklerim. Şimdi çalışmaya başlasam, hayatım ne kadar zorlaşır. Sırf kendim için, zevk için çalışmak eziyete dönüşür mü acaba?
Of, bilemiyorum neye karar vereceğimi...

44 comments:

enne said...

"Sırf kendim için, zevk için çalışmak eziyete dönüşür mü acaba?" demişsin ya, kesinlikle dönüşür. Çalışma saatlerin uzun olacak, az ya da çok trafikte olacaksın, akşamları çocukları alıp eve getireceksin, onlarla ilgileneceksin, yorgunluktan bitap düşeceksin.

Bence çalışma bir süre daha, nasılsa küçük de okula başlayacak, iki kardeşin kendi hayatları oluşmaya başladığında iş bulabilirsin yine. Ne acelen var ki? Eğer yarım gün çalışabileceğin bir iş bulursan değerlendir derdim ama bence maddi olarak ihtiyacın da yoksa çocuklarına zaman ayır derim.

Ayçiçeği said...

Söylediklerine katılmamak mümkün değil :)
Keşke Türkiye'de part time iş olanakları yaygın olsa. Ama bilakis insanın suyunu çıkartacakları şekilde hep daha çok performans bekliyorlar.

enne said...

Bir fikir vermek için, mesela yemek yapmayı seviyorsan çeşitli kurslara katılabilirsin ve burada öğrendiklerini evde uygulayarak yakınlarına, hatta bir okula/kreşe/pastaneye satış yapabilirsin. Butik pasta gibi. Çok beğendiğim bir yer var, sürekli kurs düzenliyorlar, bakmak istersen: http://www.coccolat.com/

ciceklibahce said...

Keşke sana yardımcı olabilsem:( Çok zor bir karar.
Çocukları bırakmak çok zor ama sürekli çocuk bakmak kendin içn birşeyler yapamamak da çok zor.
Dediğin gibi keşke part time bir iş olsaydı:(

Anonymous said...

Ayçiçeği,iyce düşün karar ver..her ikisininde avantajları dezavantajları var zira....

Ayçiçeği said...

Sevgili ENNE, verdiğin adrese girdim. Çok güzel bir kursmuş. Özellikle çikolata yapımına bayıldım.
Sanırım çikolatayı şeçtim. Bir de şimdi zaten her yerde güzel dekoratif kutulardan satılıyor. İçine bir de kendi yaptığım çikolataları koyunca, ne kadar hoş olur. Özellikle bayramlarda, eş dostun yıldönümlerinde filan. Aslında o süslü kutuları da kendim yapsam, sonrasında kullanılabilir olacak şekilde, daha da iyi olur.
Çok güzel bir fikir verdin bana sağol. Şubat tatili bitsin, büyük oğlum okula dönsün, kesin gidip öğreneceğim. Yaptığım çikolataları burda yayınlarım artık :))

Ayçiçeği said...

Sağol ÇİÇEKLİBAHÇE'cğm, biraz daha düşüneceğim. Tek endişem, kendi egom için birşeyler yapayım derken, çocuklar, özellikle ufak olan kötü etkilenir mi diye. Zaten gittikçe daha da bağlanır oldu bana.

Ayçiçeği said...

AGE'cğm, mutlaka öyledir. Zaten bir tek büyük oğlum olsaydı, şimdiye kadar çalışıyor olurdum zaten. Ama ufaklık daha 17 aylık. Onu birden bırakmakla nasıl olur bilemiyorum. Zor karar. Bir tarafım istiyor, bir tarafım da düşün diyor hala :(

renkler said...

Dertsiz başına dert mi alacaksın:-) Otur oturduğun yerde:-) Şaka şaka aslında sen bana bakma. Bazen de şöyle düşünüyorum bir kadının mutlaka çalışması lazım. Çünkü gelecekte ne olacağını bilemezsin. Allah korusun bir sorun olursa elinde bir işin olması iyi. Bir de maddi kaygılarım yok, zevk için çalışacağım konusuna da sıcak bakmıyorum. Ben sadece maddi açıdan çalışıyorum. Evet eşimin geliri Allaha şükür bize de yeter ama ben de hiç azımsanmayacak bir maaş alıyorum ve bu sayede yapabileceğimizin iki katını yapabiliyoruz. Hatta sırf annem bize yakın otursun diye, kendi evini bırakıp bize yakınlaşsın diye buradaki kirasını ödeme ve ona yakın olma şansına sahibim Allah'a şükür. Çalışmasam belki o alışveriş çılgınlığını bu kadar rahat yapamazdım. Bana eşimin parasını harcamak çok rahat gelmiyor ne yazık ki. Gerçi bir dönem ev kadınlığı yaptım ama ne bileyim hayatımda hep boş bir taraf vardı ve sürekli huzursuzdum. Sırf rahat para harcayayım diye, kimseye hesap vermemek için arabamı sattım. Oysa kimse zaten hesap sormuyordu. Belki para kazanmaya alışık bir insan olduğumdan rahat oturamadım. Şimdi ise çok yorgunum ve evet evde oturmayı istiyorum. Ama bir beş altı yıl daha sıkmayı düşünüyorum dişimi... Sen içinden ne geliyorsa onu yap... Çocukların etkileneceğini filan düşünme. Bence çalışan annelerin çocukları daha sağlam ayaklarını basıyorlar. Benim annem de çalışıyordu, benim kendime güvenim yerinde, onunla çalıştığı için gurur duyardım mesela...

Gamzeli said...

Eğer bir daha düşün diyorsa içindeki ses...Bence tekrardan dinle çünkü herşeyde bir hayır vardır...Allah hakkında hayırlı ne ise onu versin sana...ÖYle dua et hep o zaman allah sana çıkar bir yol gösterir...

Annelog Atölye said...

Merhaba Ayçiçeği, genellikle herkesin kendi durumunun, geçmişinin, kişisel özelliklerinin ve daha pekçok şeyin karar vermesine etkili olduğunu düşünüp, e tüm bunları da bilemeyeceğimden, uzaktan şöyle yap demekten kaçınırım. Ama dayanamadım bu kez. Çekirdekler çok küçük, şimdi yapabildiklerini çalışırken yapamıyor olacaksın ve herşeyi işten arta kalan zamana sıkıştırıyor olacaksın. Yapılır tabii ama en azından her ikisinin de okula başladığı zaman daha iyi bir dönem olur. Tabii bu arada çalışacağın dönem için kendini geliştirebileceğin eğitimler alabilirsin. Hatta hiç bilmediğin bir beceri öğrenip, ileride kendi işine sahip olabilirsin. Herşey mümkün. Yarı zamanlı işlere bile bakabilirsin. Belli mi olur denk gelebilir böyle birşey de.
Umarım en iyi seçeneği bulup, içine sinen bir tercih yaparsın.
Sevgiler:)

denizanasi said...

aynı dert ve düşüncelerden muzdaribiz. ben de 2 sene önce ayrıldım. ancak ben calısmaya mutlaka donmek istiyordum. oglum 16 aylıkken senin annenin önerdiği gibi bir deneme yaptık. hafta ici annemde kaldı. cuma aksamları aldık. ancak hem benim icin hem de onun icin cok kötü oldu. onu almaya geldiğimizde suratımıza bile bakmıyor, gidip duvarlara vurup vurup geliyor, ancak bin naz sonrası sarılıyordu.4-5 ay denedik. ama baktım ki oglum gercekten benden uzaklasıyor ve buna degmeyecegine karar verdim. simdi oyun grubuna basladı. sonra yarım güne, sonra da tam güne cıkarıp onu krese alıştıracagim. ben de calısmaya donecegim. inşallah :) ama senin de dedigin gibi insan calısmamaya alışınca işe donersem düzenimi nasıl oturturum diye de düşünmüyor degil..

Anonymous said...

Merhaba Ayçiçeği, blog olayı ile yeni tanıştım.. Mesaj yazdığım ikinci kişisin.. Aslında kendi sayfamı oluşturmadan mesaj atmayacaktım ama olayın vahametini görünce dayanamadım..

Bence Ayçiçeği-odaklı bir karar vermen lazım. Sen de biliyorsun ki, kadının hor görüldüğü, aşağılandığı ataerkil bir toplumda yaşıyoruz. Finansal özgürlüğümüzü kazanmadan da bu kalıbı kırmamız mümkün değil.

Buradaki bir çok görüşü anlayamıyorum. Çocukların anne yanında olması bir şart değil ki. Bakıcılık ve yuva müesseselerini nasıl yok sayarız? Onlar da en az bir anne kadar çocuğa iyi bakabilirler. Eskiden yuva kalitesi belki tartışılırdı ama şimdi takip edebildiğim kadarı ile çok modern yuvalar var.

Çocuklar nasıl olsa büyüyor, ha senin yanında, ha annenin yanında, ha bakıcıda, ha yuvada... Bir arkadaş yazmış, "ben olmayınca çocuğum huysuzlaşmaya başladı" diye.. Bunu illa "anne eksikliğine" bağlamak ne kadar doğru? Belki bilmediği başka bir sorun vardır. Belki çocuk, kaldığı yerde yeterince rahat değildir.

Nasıl kendimizi dört duvar arasına hapsederiz? Bazı arkadaşlar işyerinde suyunun sıkıldığını söylüyor, peki evde canınız çıkmayacak mı? Devamlı ortalığı topla, yemek yap, çocukların gürültüsünü çek.. Sizce kolay mı bu hayat?

Benim henüz çocuğum yok, evli bile değilim ama kadının bir "çocuk büyütme makinası"na çevrilmesini aklım kabul etmiyor. Hepimiz daha ilkokuldan beri "kadın evinden çıkmalı, işyerinde çalışmalı" fikri ile büyümedik mi? Sınavlara girmedik mi? Bir çok mesleği erkeklerden daha iyi yapabildiğimiz doğru değil mi? Neden kendimizi köreltelim?

Bir de işin finansal yönü var tabii.. Sen, "ihtiyacım yok" diyorsun ama yarın ne olacağı ne malum? Kocan hiç kendine muhtaçmışsın gibi hissettirmiyor mu? Aranızdaki sevgi ve saygının düzeyini bilmiyorum ama mutlaka senin finansal bağımlılığını kullanıyordur. Ondan bağımsız olmak istemez misin? Kendi ayaklarının üzerinde durmak istemez misin?

Neyse canım, karar senin ama çocukların yanında oturacağım diye kendini köreltmene gerek yok. Bu hayata bir kere geliyoruz.

ciceklibahce said...

Bana mail adresini gönderirsen seni hemen eklemek isterim:) Blogumu kapatmak zorunda kaldım sadece eklediğim arkadaşlarım okuyabilecek:)
ebidebi@yahoo.com

Anonymous said...

Sevgili Ayçiçeği, gencecik yaşta evde oturup bir şey yapmamak için bahane yaratmak mı yaratmamak mı, işte bütün mesele bu aslında... bir insan sadece para kazanmak için değil aynı zamanda psikolojik ihtiyaçları için de çalışır. genç olduğunu düşünüyorum. Genç insanların hayatta üretken olması gerekir. Üniversiteyi okuduysan neden okudun, madem ev hanımı olacaktın neden başka bir gencin okuma hakkını elinden aldın. Kusura bakma ama ünivesite mezunu genç kadınların sadece kültürlü ev hanımı olmak için diploma sahibi olmasını yadırgıyorum. Bu ülkenin akıllı genç hanımlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Ben 30lu yaşlarımdayım ve liseden beri çalışıyorum. henüz evlenmedim ve elbette evliliğin ve çocukların sorumluluklarını senin kadar bilemem ama benim de bildiğim bir iki hayat dersi var. ben çalışan bir kadının hem kendine daha güvenli hem de bağımsız olduğunu düşünüyorum, yani işler koca ile yolunda gitmeyince kendi hayatını idame ettirecek para kaynağı ve dahası kendine güven olmalı bir kadında. Çocuklara gelince, eğer çalışmaya karar verirsen, çocuklar yeryüzünde annesi çalışan ilk çocuklar olmayacaklar. Onlar da ileri yaşlara gelince her çocuğun yaptığı gibi yuvadan uçacaklar ve senin o noktada da ruhunu besleyecek meşgalelere ihtiyacın olacak. Bazen bu kendini eşine ve çocuğuna adama olayının abartıldığını düşünüyorum. bir noktadan sonra sanki bağımlılığa dönüşüyor. eşinle kavga ettin diyelim ve işler öyle sarpa sardı ki ayrılmak bile istedin, o zaman ne olacak? ekonomik bağımsızlığın olmadığı için sevmediğin bi adamla sırf çocukların ve sığınacak bir yuva için oturup her derdi çekeceksin o zaman. tabii ki içinden ne geliyorsa yapma hakkına sahipsin ama eğer içinden çalışmak ve üretken olmak geliyorsa o zaman sana yok trafikmiş yok ev işleri yatıyormuş yok ikisi de okula başlasınmış da öyle daha kolay olurmuş gibi bahaneleri uyduranları dinleme, örneğin şu anda 30 yaşındaysan işe başladığında 35 yaşında olacaksın;ve 7 sene ara verdim iş hayatına diyorsun, miniğin büyüyüp okula gitmesi de 5 sene eder iş verenin sana şu soruyu soracak: hanfendi son 12 yıldır ev hanımlığı ve çocuk bakmak haricinde ne yaptınız? işverenler acımazsızdır, kaldı ki şu anda üni. mezunu bir sürü insan işsiz. sence önce gençleri mi işe alırlar yoksa 12 yıldır çalışmamış birini mi işe alırlar. Bütün bunların muhasebesini iyi yapmanı tavsiye ederim. ya çalışmaya karar vereceksin ya da çalışmamaya. çalışmaya karar verirsen de elini çabuk tut derim. veya tabii ki bahane uyduranları (tabi iaslında senin de bahane uydurduğunu düşünüyorum) dinlemek istiyorsan dinle ama sonra iş işten geçtikten sonra başını duvarlara vurma. kusuruma bakma biraz sert oldu belki ama gerçekler böyle.

Anonymous said...

anonym, sen anasız-babasız mı büyüdün? Sevgi nedir bilmiyorsun. Yuva sıcaklığının ne olduğunu bilmiyorsun. Bak kendin söylüyorsun, hala koca da bulamamışsın. Evli ve çocuklu kadınları kıskandığın pek bariz. Ayçiçeği işe girsin, hem kendi, hem de çocukları perişan olsun, bu mu istediğin? Aklını başına topla, bu kadar kıskanç olma. Kendi negatif enerjini de böyle şirin bloglara yayma. Ayrıca söylediğin sözler burada kaç kişiyi incitiyor, hiç düşündün mü?

Ayçiçeği, ben maddi zorunluluk nedeniyle çalışıyorum. Hem de tam 12 yıldır. Bazen hem kendime, hem de minicik kızıma acıyorum. Kocam bir şey demese de, o da zorlanıyor. Günün birinde bir piyango çıksa da, hepimiz kurtulsak bu çileden.

Ayçiçeği said...

RENKLER'cğm, ben de çalıştığım dönemlerde kendi paramı harcamaktan zevk duyardım. Hatta işten ayrıldığım ilk zamanlarda da eşimden para almak tuhafıma giderdi. Fakat zamanla alışıyor insan :P
Aslında bunu aramızda çok güzel hallettik, sorun olmadı yani :)

Ayçiçeği said...

Amin GAMZELİ'cğm, çok güzel söyledin. Teşekkür ederim :)

Ayçiçeği said...

Sevgili ANNELOG, düşüncelerine katılıyorum. Bana yol göstermiş oldun, sağol :)

Ayçiçeği said...

DENİZANASI, demek ananeye bırakmak da çözüm değilmiş. Senin başına gelen herhalde benim de başıma gelirdi.
Biraz daha mı dişimizi sıkacağız ne :))

Ayçiçeği said...

ÇİÇEKLİBAHÇE'm,

sunflower987@gmail.com

Gerçekten de girilmiyormuş :))

Ayçiçeği said...

Sevgili AYÇA,

Belki haklı olabilirsin, bilemiyorum. Fakat ben senin gibi düşünmüyorum.
Yani finansal özgürlükle artık kadının hor görülmeyeceğine. Nice kadınlar çalıştıkları yerlerde hor görülebilir, hatta tacize bile uğrayabilir. Çalışan kadının kocası da ezebilir.
Benim eşimle böyle bir sorunum yok.
Bir de tabii ki çocuklar bir şekilde büyürler. Fakat bir yuvanın sıcaklığının , aile huzurunun yerini bence hiçbir şey tutamaz. Ufak çocuklar için anne ve baba çok önemlidir.
Sen de ilerde evlenip anne olursan eminim beni daha iyi anlarsın :)

Ayçiçeği said...

Sevgili ANONYM,

Bahane uydurmuyorum. Uydurmam için bir sebep de yok ki. Eğer çalışmaya niyetli değilsem, zaten çalışmam. Kimse bana git çalış demiyor.
Sadece önüme bir fırsat, bir teklif çıktı. Ve bunu şimdi değerlendirirsem, bizi nasıl etkiler, onun endişesini taşıyorum.

Senin deyiminle 'psikolojik ihtiyaçlarım' için çalışmama gerek yok. Psikolojim gayet iyi.
Mutluyum, huzurluyum, rahatım yerinde. Daha ne isteyebilirim ki.

Ayrıca üniversiteyi okumakla, bir de yüksek lisans yapmakla kimsenin yerini işgal ettiğimi düşünmüyorum. Ev kadınlarının okumaması gerektiği düşüncene de katılmıyorum. Zaten ben ev kadını olacağım diye bir düşünce taşımadım hiçbir zaman. Çocuklar olmadan önce de çalışıyordum. Ama onların varlığı benim için çalışmaktan önce geldiği için, böyle bir tercih yaptım.

Eğer çalışmaya karar verdiğim zaman beni almayan bir yer olursa, bu benim için dünyanın sonu olmaz. Hayatım zaten dolu dolu geçiyor. Yapacak birşeyler herzaman bulunur.

Eşimle aram çok iyi. Allah korusun boşanacak olsak bile, geçinebilecek durumdayım.

Bir de çocuk sahibi olmayanların büyük konuşmaması lazım bence..

Ayçiçeği said...

MÜGE'cğm, öptüm seni :)
Umarım herşey dilediğin gibi olur :))

ciceklibahce said...

Ayçiceğim ben seni bu yüzden seviyorum işte:) Hiçbir kompleksi olmayan neyse o olan birisin. Şimdiye kadar okuduğum yazıların dan da bu açık açık belli oluyordu:)
Şu an gerçekten de kafanın karışık olduğu bir dönem yaşıyorsun karar vermen çok zor ama en doğru kararı vericek olan sensin.

Bu arada seni ekledim:)

Ayçiçeği said...

Teşekkür ederim canım :))

Yaz said...

Ayçiçek' cğm, benimde çocuğum yok ama çocuk yapmayı planlayan ve çalışan biri olarak kendimden örnek vermek istiyorum bu konuya. Şuan çocuğum olmadığı halde, uzun çalışma saatleri sayesinde hiçbirşeye zaman ayıramıyorum. Herşeyi koşturarak, bazen erteleyerek yaşıyorum. Evimin temizliği düzeni herzaman yerinde olsun istiyorum. Tamam temizlik için yardımcım olsa bile, evimin ince düzenine karıştırmaktan hoşlanmıyorum. Birde tüm bu zamansızlığımda bir çocuğum olursa ne yaparım diye şimdiden düşünüyorum. Şahsen çocuklara aile büyüklerinin yada herhangi bir bakıcının bakması taraftarı değilim. Çünkü hiç kimse annenin vereceği kadar sevgi veremez bir çocuğa. Ben şahsen çocuğum olduğunda kendim bakmak, elimden gelenin en iyisini vermek, onunla sonuna kadar ilgilenebilmek isterim. Çünkü bence bir çocuğun tek ihtiyacı bu. Artık çalışmayan bayanların da çok aktif olduğunu düşünüyorum. Örneğin bende çalışmasam bir pastacılık kursuna giderdim mutlaka. Çalışmamak evde oturup akşama kadar temizlik yapıp tv izlemek değil. İstenirse çok zevkli ve verimli uğraşlarla vakit geçirilebilir.
Canım bunlar tamamen kendimce fikirler. İnşallah sen kendin için ve ailen için en doğru kararı verirsin.

Ayçiçeği said...

YAZ'cğm, doğru söylüyorsun canım. Hatırlıyorum da, çalıştığım zamanlarda ne kadar yoruluyordum. Hiçbir şey yapasım gelmiyordu. İşten sonra bir de yemekle uğraşmak da bayağı yorucuydu.
Bunlara bir de iki çocuk ekleyince şimdi..
Bu şekilde çalışanları takdir ediyorum. Hayatta herşey kolay değil. Zorluklarla da başa çıkılabilir mutlaka. Çocukları olup da çalışan birsürü anne var.
Ama durup dururken kendimi yormaya değecek mi bilemiyorum.
Aslında evden de birşeyler yapılabilir, haklısın. Zaten burada bazı arkadaşlar çok güzel işler beceriyorlar. Örneğin Gelincik tarlası Burcu müthiş işler çıkarıyor. Ben bir de bu açıdan düşüneyim.

ciceklibahce said...

Benim hayalim de bu:) Çocuğumdan ayrılmadan evden birşeyler yapabilmek:)

Nasıl geçti habersiz... said...

Merhaba.:))
Bir süredir okuyorum sizi. Hele bavul yazısına hayran olmuştum,bu konuda hep boşuna hamallık yazan biri olarak. Saklanacak değerde bir yazı idi. Gecikmiş bir teşekkürümü kabul edin lütfen.

Bu konuya elimde olmayarak bende dahil olacağım sanırım.Ve tek bir şey diyeceğim:
Benim tek çocuğum var,19 yaşında. Artık 43 yaşındayım böyle bir arzum kalmadı ama,daha önceki yıllarda bebek diye yalvardım yalvardım,eşim razı gelmedi.:(
Halbuki yine bebek kokusu,onun herşeyi ilk yaşayışı, yeni öğrendiği ve şaşırdığı,heyecan duyduğu herşeyi yakından izlemek.
Bunları çok özlemiştim. İlk çocuğum hemen olmuştu,hayatın ve herşeyin acemisi olarak sanki pek tadını çıkaramadan göz açıp kapayıncaya kadar büyüdü.
Bunları sindire sindire tekrar yaşamak istemiştim.

Görüyorum çok bilinçli bir anne olarak ,onları pek güzel yetiştiriyorsunuz.
Küçük çekirdeğin ki daha çook küçüüük; bir süre daha yanında olup -benim özlediğim herşeyi- benim yerime de koklaya koklaya yaşasanız.:))
Benim hasretimin nasıl bir parça dindiğinin cevabı Paticikler sayfamda.:))
(iki blogum var.)
Sevgilerimle.:))
Ah unutmadan Ayşe Arman bugün sizi imdadına çağırmış.Yani bilseydi sizin valiz konusundaki ustalığınızı çağırırdı muhakkak.:)

Ayçiçeği said...

ÇİÇEKLİBAHÇE, birşeyi çok istersen olur :)
Enne'nin yukarda verdiği adres mesela iyi bir örnek. Hem sadece bir gün süren seçenekler de var. Belki yolun İstanbul'a düşerse, değerlendirebilirsin. Ben çikolata yapmayı kafama koydum bir kere :)
Çikolatayı çok severim. Yapmasının da bana büyük bir zevk vereceğine inanıyorum. Hem hediye olarak da güzel, hem belki anlaşabileceğin pastanelerde de satabilirsin.

Ayçiçeği said...

Merhaba YAĞMUR DAMLASI :)
Asıl güzel sözlerin için ben teşekkür ederim.

Çok haklısın, ilk çocukta acemelikten olsa gerek, biraz bocalıyor insan, keyfini tam çıkartamıyor. Hele ilk 3 yılın zorluğuna alışmak da çok yoruyor. Ama ikincide daha rahat olunuyor. Biz de eşimle asıl keyifin şimdi çıktığına inanıyoruz. Hem tecrübe sahibi olduk, hem de ilk çocuktaki panik olma durumunu yaşamıyoruz, daha rahatız :)
Zaman da gerçekten hızlı geçiyor, birden büyüyorlar.

Çevrem beni pek anlayamıyor. Kendin için çalış diyorlar. Ama ben kendim için olan zaten tercih etmişim. Bunu anlatamıyorum. Çocuklarıma bakmayı kendim için seçtim. Bana bir yük ya da eziyet değil. Bilakis zevk veriyor.
Sadece evde oturma sürem 7 yıl olmuş. Acaba işe dönsem mi diye bir düşünce belirdi kafamda. Ama haklısın. Miniğim daha çok küçük.
Bana destek olduğun için teşekkür ederim :)

Ayşe Arman Google'de bavul hazırlama konusunda arama yaparsa, belki yazıma rastlar:)

ciceklibahce said...

Ben İzmirde 2-3 kez günlük kurslara gittim bunlara çukulata da dahil. Gerçekten çok zevkli geçmişti. Ama yapıp satmak ayrı bir yetenek gerektiriyor:))
Ben daha farklı birşeyler istiyorum ama sanırım henüz kendimde ne istediğimi bilemiyorum:))
Kafan zaten karışık bende iyice karıştıruyorum herhalde sürekli yorum yazarak..
Bu konu benim içinde çok hassas o yüzden yazamadan yapamıyorum:)

Ayçiçeği said...

Merak etme canım, kafamı karıştırmıyorsun. Bilakis memnun oluyorum. Galiba bir süre daha böyle devam edeceğim :)

Anonymous said...

sevgili ayçiçeği
aslında takrar yazmayı düşünmüyordum ama sanırım 3 konuda yanlış anlamışsın beni; bu yanlış anlamayı düzeltmek isterim, söz bi daha yazayacaım :)

ilki; 'psikolojik ihtiyaçlar' ile kastettiğim senin psikolojik durumun değildi. neden başkasının mutsuz olmasını isteyeyim ki zaten, sebebim yok. tam tersi kastettiğim şey şu idi: insan evden dışarı çıkınca farklı insanlarla konuşur, tanışır, günlük ve uzun vadeli hedefleri olur ve bunlar çok güzel şeylerdir. yani akşam eve geldiğinde başından geçen güzel olayları anlatıp keyiflenebilir veya cansıkıcı şeyleri anlatıp eşinden yardım ve destek alabilirsin. bu ikinizin ilişkisini farklı boyutlara taşıyabilir. bunlar bence harika şeyler. benim annem babam yapardı bunu çok güzel paylaşırlardı herşeyi, ben de evlenmek üzere olduğum insanla yapıyorum, onun beni yönlendirmesi bana destek olması çok mutlu ediyor beni. kastettiğim bunlardı.

ikincisi; Ayrıca üniversiteyi okumakla, bir de yüksek lisans yapmakla kimsenin yerini işgal ettiğimi düşünmüyorum. demişsin. daha da kötü keşke yüksek lisanstan sonra doktora da yapsaydın, gerçekten gurur duyardım, bir sürü üniversite açılıyor, profesör ihtiyaçları var. bence eğitime önem veren bir insanın evde harcanması yazık. işte kastettiğim bu.

Ve son olarak 'ev kadınlarının okumaması gerektiği düşüncene de katılmıyorum' demişsin işte ben de bu dediğine katılmıyorum çünkü benim yazımda asla buna yönelik bir ima bile bulamazsın. okumaya karşı değilim ama eğitim alınıyorsa bunun kullanılması gerektiğini düşünenlerdenim. öyle ya da böyle, örneğin yabancı dil biliyorsan neden tercüme yapmıyorsun? bu da bir iş sonuçta.

elbette hayat senin hayatın, istediğin yaparsın bunu zaten ilk yazımda da belirttim. ama başka bir yorumda dendiği gibi seni veya herhangi evli ve çocuklu bir kadını kıskanmıyorum (allaha şükür kendime güvenim çok yüksek) ve tam tersi sevgisiz değilim ve hatta sevgi dolu bir yuvada büyüdüm; bu yorumlara ek olarak çocuklarının ve senin perişan olmasını istediğimi söyleyen yorum da tamamen isteri krizi geçirdiğine inandığım bir şahsın yorumları. bu şahis beni çok eğlendirdi. :))) umarım seni de çok eğlendirmiştir. seni veya herhangi bir kadını zaten mutsuz görmek istemem. çalış veya çalışma, sana göstermek istediğim tek şey, yetişen insan gücünü, değişen yaşam koşullarını ve hayatın (eşinin, maddi durumunun ve çocukların da bir yuvadan uçacağı gerçeğini) da değişeceği gerçeğine dayanarak bu kararı almana yardımcı olmak, yoksa 'al işte umutsuz bir evkadını vakası daha' der geçerdim. ancak ayça'yı ve renkler'i görüşlerinden dolayı tebrik ediyorum. sanırım aynı frekanstayız.
sevgili ayçiçeği sen bana kızmışsın belli ama yazın çok ilgimi çektiği için yazdım, normalde blog okumam ama dokunaklı yazım fena mı oldu? arada isteri krizi geçiren bir şahıs haricinde gayet güzel yorumlar almışsın :) iletişim budur aslında. tek isteğim seni mutlu edecek kararı alman ve sonra seçimlerinden dolayı pişman olmaman. kendine çok iyi bak. :)

Anonymous said...

Sevgili Anonym,

1. "yüksek lisanstan sonra doktora da yapsaydın, gerçekten gurur duyardım, bir sürü üniversite açılıyor, profesör ihtiyaçları var. bence eğitime önem veren bir insanın evde harcanması yazık" demişsin, eğitime verdiğim önem herkesin verdiği kadar. Daha fazla veriyormuşum gibi bir izlenim mi yarattım. Her mastır yapan doktora mı yapıyor? Sen yaptın mı? Yoksa prof musun?

2. Ayrıca evde harcandığımı kim söylüyor? Kim beni harcıyor?
Bir yerde maaşla çalışmıyorum, patronum yok, zamanı istediğim gibi kullanabiliyorum, istediğim an tatile çıkabiliyorum, hesap vermem gereken insanlar yok. Bu mu harcanmak?

3. "ünivesite mezunu genç kadınların sadece kültürlü ev hanımı olmak için diploma sahibi olmasını yadırgıyorum" sözünden yola çıkarak ev kadınlarının okumasını gerektsiz bulduğun düşüncesine varmış olabilirim.

4. "bu şahis beni çok eğlendirdi. :))) umarım seni de çok eğlendirmiştir" dediğin kişi beni ne yazık ki eğlendirmedi. Onu anlayabiliyorum. Paraya ihtiyaçları oldukları için çalışıyorlar. Bir de bakmaları gereken çocukları var. Müge işten yorgun argın gelince, herşeyi hazır bulmuyor herhalde. Bir de evde yoruluyordur. Düşünsene, çocuğu hasta olduğunda, o da bütün gece ayakta oluyor, sonra sabah yine işe gitmek zorunda kalıyor. Dün oğlum ateşlenmişti, bütün gece başındaydım. Böyle bir gecenin ardından işyeri bendn nasıl bir verim beklerdi acaba? Sen bu konuda rahatsın, tabii koca yok çocuk yok. Belki ailenle yaşadığın için herşeyi de hazır buluyorsundur. Gel keyfim gel. Böyle olunca "eğlenceli" gözükebilir herşey.

5. Bir de şöyle demişsin "sana göstermek istediğim tek şey, yetişen insan gücünü, değişen yaşam koşullarını ve hayatın (eşinin, maddi durumunun ve çocukların da bir yuvadan uçacağı gerçeğini) da değişeceği gerçeğine dayanarak bu kararı almana yardımcı olmak, yoksa 'al işte umutsuz bir evkadını vakası daha' der geçerdim"

Bu noktada sana katılıyorum. Hayat hızla değişiyor. Bügun yaşadığını yarın yaşayamıyorsun. İşte ben bu yüzden, çocuklarıma kendim bakamazsam pişmanlık duyabilirim. Onların bebeklik dönemlerini kaçırdığım için. Herşeyi satın alıp yerine koyabilirsin, ama bu dönem geri gelmez, telafisi yoktur. elinden giderse gidiyor. Sonra ne oluyor. Çalışmaktan yorulduğunda, emekliye ayrıldığında, içinde kalan birşeyler oluyor, bir özlem. Keşke bebelerimi ben büyütseydim diyebiliyorsun. Kendimde ilerde böyle deme ihtimalini bildiğim için, şimdilik bunu seçtim. Belki bir iki sene daha dişimi sıkar, sonra minik yarım gün yuvaya gider, oradan ananeye. Ben de tekrar çalışırım.
Hiç çalışmayacağım demiyorum ki.

Soruyorum sana, çocuğunu kendi yetiştirmek isteyen "umutsuz bir ev kadını" mı? Senin bu kavramdan anladığın bu mu?

Kusura bakma ama sende biraz feministlik hissediyorum. Renkler'in söylediklerine katılıyorsun, ama Renkler'le aynı şeyi söylemiyorsun. Senin ısrarın, kadınların çalışması, harcanmaması yönünde. Fakat Renkler "kendi" kazandığı paranın harcanmasının güzel olduğunu, fakat aynı zamanda yorulduğunu, ev kadını da olmak istediğini de söylüyor.
İnsanın kendi parasını kazanması güzel birşey tabii. Daha çok güven ve özgürlük getirir belki. Ama herşey de para değil ki.

Asıl maddiyat maneviyatı geçerse esirlik başlar..

Anonym, bunlar benim fikirlerim, seninkilere de saygı duyarım. Ayrıca buraya istediğin zaman yazabilirsin :)

ciceklibahce said...

Anonym; ilerde evlenip çocuk sahibi olduğunda belki olaylara yaklaşımın daha farklı olabilir. O zaman belki sende aynı durumu yaşarsın.
Tanımadığın, anlamaya çalışmadığın birçok insanı 'al işte umutsuz bir evkadını vakası daha' diye nitelendirmen pek hoş değil. Bir bakmışsın bir gün sende aynı durumda olabilirsin. Hayatın kime ne getireceği hiç belli olmuyor. Bazen şartlar bizim hiç düşündüğümüz gibi gitmeyebiliyor.
Eminim buraya yorum bırakırken iyi niyetlisindir ama yardımcı olmaya çalışırken biraz daha yapıcı olabilirsin. Buradan kimseye gülmeye yada ağır yorumlar da bulunmaya hakkın yok.
Zaten blog okumuyorum diyorsun hoşlanmıyorsan okumamaya devam et.

Ayçiceğim; kusura bakma sen zaten cevap vermişsin ama bende fikrimi yazmak istedim:)

Anonymous said...

ayçiçeği maalesef onca lafın arasında sadece anlamak istediğin yeri anlamışsın: müge benim için ''anonym, sen anasız-babasız mı büyüdün? Sevgi nedir bilmiyorsun. Yuva sıcaklığının ne olduğunu bilmiyorsun. Bak kendin söylüyorsun, hala koca da bulamamışsın. Evli ve çocuklu kadınları kıskandığın pek bariz. Ayçiçeği işe girsin, hem kendi, hem de çocukları perişan olsun, bu mu istediğin? Aklını başına topla, bu kadar kıskanç olma. Kendi negatif enerjini de böyle şirin bloglara yayma.'' demiş ben bu tepkileri okuduğunu anlamadan saldırı ve hatta isteri krizi geçirmek diye yorumlardım, yahu nereden çıkartmış sevgisiz ana babasız olduğumu veya evli ve çocuklu kadınları kıskandığımı... daha ağır bir yorum yapacaktım ama bu saçma tepki karşısında yapabildiğim tek basit ve olayı da ciddiye almadığımı ifade eden yorum 'ister krizi geçirdiğini sandığım sahış' yorumu oldu. yorum yaparken aslında sana senin kişiliğine lafım olmadı biliyorsun. mesela:
'kıskanç' 'Sevgisiz' 'anasız babasız' gibi yaralayıcı veya aşağılayıcı bir laf kullanmadım. Bu sahsın yazısındaki duygusal tutarsızlık ve saldırganlık çok ilgi çekici geldi ve evet eğlendim, aleyhimde yaptığı hiç bir yorum tutmadı, hatta acıdım bile. neyse konu o değil zaten; bunu ona cevap olsun diye değil sana (madde 4'e) cevap olsun diye yazıyorum. yine madde 4'e cevap hiç de gele keyfim gel bir hayatım yok ama bu seçim benim seçimim, ne kadar çok çalışıp yorulduğumdan bahsetmek yerine tüm olumsuzluklarına rağman çalışmaktan zevk aldığımdan, her gün hedeflerime ulaşmanın verdiği küçük mutluluklardan ve beni bugünlere getiren azimden bahsetmek daha çok işime geliyor. Ben bunlardan bahsetmekten zevk alırım. evli ve çocuklu olsaydım sadece ve sadece çocuğumun ilk senesinde evde ona bakardım (evet aynı şeyi düşünüyorum, ben de çocuğumun gelişimini görmek isterim ama benim için 1 yıl maksimum süredir) ve sonra hayatıma devam ederdim. çalışmak demek çocukları ihmal etmek demek değil bence. bu konuya bakış açılarımız çok farklı.
'umursuz ev kadınları' lafı diziye atıftı. neyse. :)
renkler benim düşüncelerime yakın herşeye rağmen kendi parasını kazanmanın güzel olduğunu söylüyor.
düşüncelerim feminist olmaktan çok öte insanlar ve yaşamla ilgili ama yine de feminist olmanın kötü bir şey olmadığını düşünüyorum. kendimi tam anlamıyla feminist olarak nitelendirmiyorum ama evet feminisme yakın görüşlerim vardır. ama hadi yani, çalışmayı sevmenin, günlük ufak hedefler koymanın ve başarı ve bunun sonucu başarılarından haz almanın nesi feministçe? bunlar gayet insani duygular. çiçeklibahçe teşekkürler :) ağır yorum yaptım çünkü dikkat edersen aleyhimde denmedik kalmadı: sevgisiz, kıskanç, koca bulamamış, ayçiçeğinin ve çocuklarının perişan olmasını isteyen bir karakterim ben yorumu yapan şahsa göre... bunlar ne sence? hafif yorumlar mı? hatta bunlar hakaret kokan yorumlar. ama neyseki iyi niyetimin farkında olman beni mutlu etti, diğer sözlerini de olumlu eleştiriler olarak alıyorum.
bu arada madde 1'e yanıt bence eğitime herkesten daha fazla önem vermeyen biri master yapmaz ya da belki sen haklısındır, master yapmak çok da önemli bir şey değildir. ben senin bu konuda özel biri olduğunu düşünmüş ve sevinmiştim sadece. buna da sebep okuma düzeyinin maalsef çok düşük olduğu bir ülkede yaşıyor olmamızdan. sen bence (master)/ öğrenim başarına gerektiği önemi vermiyorsun kastettiğim bu idi. prof değilim ama evet profesör olmak isterdim. öğretmenliğin çok özel, güzel ve anlamlı bir meslek olduğunu düşünüyorum.
bak yine yazmayacaktım :) ama bu yanlış anlamalar karşısında kendimi daha iyi ifade etmek istedim.

Nasıl geçti habersiz... said...

Beni anladığın için TEŞEKKÜR EDERİM.
Sevgilerimle.:))

Nilüfer said...

Merhaba Ayçiçeği, annelogdaki yorumundan bloguna geldim. Yazını okuyunca oh dedim ya aynı benim durumum. Az farkla, benim bir cocugum var. Ne zamandır senin yazdıgın gibi bir yazıyla duygularımı açmak istiyordum ben de. Aldıgın yorumlar bana da faydalı oldu bir nebze.

Off ben de kararsızlığın doruklarındayım. Çalışmaya maddi açıdan ihtiyacım yok, benden para esirgeyen yok, minik bir kızım var. Tamamen kendim için istiyorum, şu anonim arkadaşın söylediği insanlarla tanışmak sosyalleşmek için. Onun yazdıklarından sadece o kısma katılıyorum. Psikolojik ihtiyaçlar kısmına... Ben 5 yıl çalıştım neredeyse 5 yıl olacak çalışmadığım. Aslında çalışmama faslının bir kısmında eşime yardım ettim de neyse.. Akşamları anlatacak çok şeyim olurdu, yeni insanlar tanırdım vs vs.

Bir yandan da kızımı düşünüyorum, geçen gün bir bayanla tanıştım. 4 yıllık evliymiş, çocugunuz var mı diye soruldu, vardı 20 aylıktı kaybettik dedi. Başsağlığı dileklerinde bulunduk, Allah sabrını veriyor falan dedi. Fazla konuşmadık. Ama o andan itibaren aklımdan çıkmıyor, 24 aylık minik yavruma daha bir sıkı sarılıyorum. Onun hiçbir anını kaçırmak istemiyorum. Çalışma konusunda kafam daha da karışıyor.

Evden çalışabilirim ama insanın evdeyken kendini düzene sokup çalışması çok zür bir şeydir, evde olanlar bilir, sürekli bir şey çıkar...

Çok yazdım çok, kusura bakma...

Ayçiçeği said...

Merhaba Nilüfer :)

Kızın da miniğim gibi henüz çok küçük ve tam da annesini en çok aradığı dönemdeymiş.
Eğer maddi açıdan ihtiyacın yoksa, yuvaya gidene kadar bekle derim. Çünkü yuvaya gidince çok rahatlayacaksın, kendine de bol zamanın kalacak. Tabii ikinciyi düşünmezseniz :))

Büyük oğlum 5 yaşını doldurdu. Fakat biz 2 sene önce rahat bir döneme girmiştik. O yüzden de ikinciyi hemen düşündük. Ama düşünmeseydik, ben de çoktan başlamıştım işe. Niye oturayım ki evde. Fakat bu zamanlar çok değerli bence. Önceliği onlara veriyorum. Bence iş kaçmıyor.
Şu an sen de benim gibi kararsızsındır herhalde. Fakat bloglar arasında bu tür konulara rastlayınca, bana da bir fikir oluyor :)

Anonymous said...

Teşekkür ederim Ayçiçeği.
İkinciyi istiyorum bu da şu andan bakarsak 4 yıl daha ev demektir. 31 yaşındayım olacağım 35 - 36... Ondan sonra bana herkes seve seve iş verir zaten :)) İnci okula bile başlar, ben o zaman da çalışmak ister miyim Allah bilir... :)

Sevgilerimle

Ayçiçeği said...

Nilüfer'cğm, hayırlısı olsun diyelim. Ben de 31 yaşındayım. Benim de bu gidişle 35'i bulur herhalde :))

denizanasi said...

epeydir blogları okuyamamıştım. benim de en büyük sorunum bu olduğu için, bu çalışma mevzusunu takip etmek istemiştim. allahım ne çok çekişme olmuş. oysa bu böylesine tartışılacak bir konu değil bence. herkesin kendi şartlarına göre alması gereken bir karar. oysa bizler hep kendi fikrimizi karşımızdakine empoze etmeye çalışıyoruz. aynen bu yorumlarda görüldüğü gibi. ben de çalışmaya başladığımdan bu yana her zaman soyledigim bir sey vardı. o da çocugum oldugu takdirde kendim büyütecegimdi. ozellikle de 3 yaşına kadar. su an oglum 27 aylık oldu ve dogumundan bu yana ben bakıyorum. sıkıldım mı ? evet. pişman oldum mu ? zaman zaman evet. ama oğlumun her anını ve her gelişmesini görebilmek bence bu sıkıntıları bastırdı. ancak dedigim gibi hersey bir artı ve eksi listesi.