Friday, October 5, 2007

Bugün Çekirdeğin Doğumgünü :)

Bugün canım Çekirdeğimin doğumgünü :)
6 bitti. Zamanın ne kadar çabuk geçtiğine inanamıyorum. Daha dün kucağımda uyuyan minik bir bebekti. Şimdi ise kocaman bir çocuk oldu. Gerçi Minik de çok hızlı büyüyor. Biz ona hala bebek diyoruz, ama o da 2 oldu bile :)

Dün bütün gün tepside gördüğünüz kurabiyelerle uğraştım :)
İnanılmaz zevkli ve aslında yorucu bir işti. Yoruculuğu, bunları mutfakta bonus olarak yanımda bulunan 2 yaşındaki bir veletten korumak zorunda kalmamdan kaynaklandı.
Zaten neredeyse yarısının da tadına biz baktık :)






Bu kurabiyeleri tek tek paketleyip, Çekirdeğe verdim bu sabah. Sınıfındaki arkadaşlarına birer tane versin diye. Zaten dün bunları görünce çok sevindi :)
Fakat asıl pastalı kutlamamızı yarın yapacağız.





İlk defa bu şekilde kurabiyeler yaptım. Aslında bunların üzerini renklendirmek istiyordum. Fakat son dakikada karar verdiğim için bu işe, buralarda gıda boyası bulamadım. O yüzden böyle beyaz kaldılar :)

Bu kurabiyelerin tarifini Pastacı'dan aldım. İnanılmaz güzel şeyler yapıyor. Yanda linki var zaten. Acaba ben de yapabilir miyim diye denedim, fena olmadı. Fakat biraz daha özen göstermeliyim. Benimkiler biraz aceleye geldi :)

Canım benim yaa :) Sen artık adam oldun ;)

Tuesday, October 2, 2007

Geldim :))


Nihayet kendime gereken motivasyonu sağlayıp, birşeyler yazma girişiminde bulunabildim :)
E bunda büyük oğluşun artık okula başlamasında, tekrar eski düzenimize girmemizin de etkisi var tabii.
Çok şükür bu yaz en çok abimize yaradı da, kardeşiyle artık güzel bir diyalog içersindeler. Geçen dönem ortaya çıkan problemler yok oldu. Demek ki gerçekten de geçiciymiş. Küçüğün büyümesinde ve abisiyle ortak birşeyler paylaşma isteği içersinde olmasının da etkisi büyük tabii.

Yaz nasıl geçti anlayamadım desem doğru olur. Gerçi hala yaz gibi :) Geçti mi geçmedi mi belli değil. Fakat en kısa zamanda şöyle bol bol yağmur yağsa hiç fena olmayacak.

Bütün yazı İstanbul dışında geçirdik. Yazlığımızda ailece kaldık. Ailece derken biraz daha açayım :) Kayınvalidem, kayınpederim, eltim, kayınbiraderim ve onların iki çocukları ve tabii biz. Beyler arada sırada uğradılar. Yani genelde İstanbulda'ydılar, mağlum iş. Biz bayanlar ve çocuklar gel keyfim gel şeklindeydik. Bu arada bizim yatak odalar evimizin çatı katında olduğu için, ben günde bilmem kaç kere yukarıya aşağıya in çık yaparken, eşimle daha sonra çıktığımız tatil için acayip forma girmiştim :) Gerçekten düzenli bir şekilde 3 kat merdivenlerde koşturduğunuz zaman, 10-15 gün içersinde çok güzel bacaklara sahip oluyorsunuz.

Bir ara çocukları bırakıp eşimle Clup Med Kemer'e gittik. Orası bizim vazgeçemediğimiz bir tatil yeri. Bir kere tamamen animasyon ve çocuk gürültüsünden arınmış durumda. Çünkü 18 yaşın altından küçükleri kabul etmiyorlar. Sonra yemeğe yetişme derdi yok. Akşam yemeklerini kastediyorum. Genelde çoğu tatil köylerinde kitle halinde aynı saatlerde yemeğe akın olayı oluyor. Fakat burada yemeğe geçmeden önce mutlaka havuz kenarındaki barda bir drink alıp, sohbet edip, ancak saat 21.00 gibi yemeğe geçiliyor. Çünkü buradaki herkes genç, bekar, yeni evli, sevgili ya da bizim gibi çocuksuz gelmiş durumdalar.
Dolayısıyla herkes rahat. Ve buranın bir başka özelliği de, gelenler genelde bizim gibi neredeyse her sene buraya uğrayanlar. Yani birbirini daha önceden tanıyanlar da var.
Bekar olan arkadaşlara siddetle bir arkadaş veya grupla berabar gitmelerini öneririm. Hele yemek sonrası tekrar barın etrafında toplanıp, tanışılıp, yıldızlar altında sohbet eden o kadar güzel gruplar oluşuyor ki. Ve kesinlikle rahatsız edici insanlar yok. Herkes belli bir seviyede, sadece arkadaşlık ve hoş vakit geçirme derdinde.
Bizim için de güzel oldu. Bütün kış çocuklara odaklı zaman geçirdikten sonra, böyle güzel bir ortamda tekrar baş başa kalabilmek iyi geldi. Ayrıca sadece ortam iyi değil. Koyu bir kere özel. Denizi harika. Kuzeye baktığı için güneş batana kadar sahilde kalabiliyorsunuz. Ve yemekleri de harika.

Burada bol bol dinlendikten sonra, bir 10 gün kadar sonra, yine çocukları bırakıp Londra'ya gittik.
Londra seyahatimizden bir sonraki postta bahsetmek istiyorum. Çoook güzel geçti.

Bu tatilden sonra ise geri kalan yazı yazlığımızda geçirdik.
Büyük çekirdek bu yaz kolluksuz yüzmeye başladı:) Artık çok güzel yüzüyor. Minikte her ne kadar bahçede bezden kurtulma operasyonuna başladıysam da, bir netice elde edemedik. Hala bezliyiz :))
Ama dert etmiyorum. Abisi iki buçuk yaşında bırakmıştı. 6 ay uğraşmıştım. Ama her çocuğun bunu hissettiği ve artık hazır olduğu bir dönem oluyor. Artık bu konuda tecrübe sahibi olduğumdan, minikte o kadar sıkmıyorum kendimi. Nasıl olsa onun da zamanı gelecek :)

Çekirdek artık 1. sınıfa başladı. Geçen sene gittiği okula devam ediyor. Okuldan çok memnunuz. Öğretmeni de çok cici bir bayan. Çocuklar çok sevdiler öğretmenlerini. Bu sefer daha erken kalkıyoruz. 06.30 gibi. Çünkü kahvaltısına özen gösteriyorum. Geçen dönem yaşadığımız yemek yememe problemini aştık çok şükür. Fakat çok yavaş yediği için bu saate kalkmak zorunda.
Bir de artık okul forması giymeye başladı. Çok şeker oluyor :)) Büyüdü de okullu oldu artık.

Çocuklar artık el yazısıyla yazmaya başlıyorlar. Ve harflerin okunuşu da değişmiş. Mesela "b" harfi şimdi "bı" diye okunuyormuş. O yüzden okul velilerin çok müdahele etmelerini istemiyor. Zaten çocuklar akşama kadar okuldalar. Bir de biz evde karışsak iyice bunalırlar. Ama çekirdek çok meraklı yazmaya. Elinde küçük bir defterle sürekli birilerinin peşinde. Şunu yazar mısın bunu yazar mısın diye sorup duruyor.
Ben ilkokulu İsviçre'de okumuştum. Ve orada biz de el yazısıyla başlayıp, harfleri tek tek öğrenmiştik. Şimdi aynı sistem Türkiye'de uygulanıyor. O yüzden bana pek yabancı değil. Ben de ona birşeyler yazarken, el yazısıyla yazıyorum. Öyle bir öğretmişler ki, hala unutmamışım :)) Bir de kendi zamanımdan bildiğim ve Avrupa'da uygulanan bir sistem polduğu için, içim rahat bu yüzden. Yani bu sistem iyi mi kötü mü endişesi yok bende. Gayet iyi :)

Bu arada dekorasyona merak sardım. Sürekli dekorasyon dergileri alıp inceliyorum. Evde sürekli bir düzenleme, dekore etme, süsleme durumundayım. Eşyaları değiştiremiyorum, fakat değişik objeler bulup yerlerini değiştiriyorum. Böyle bir krize girmiş durumundayım :) Bir de IKEA dergisi düşmüyor elimden. Almak istediğim o kadar çok şey var ki.

Bir de sürekli cheesecake yapıyorum. Buna da merak sardım. Değişik değişik, çikolatalı filan. Ne çok cheesecake çeşidi varmış. Fakat en çok sevdiğim cheesecake tarifine rastlayamadım henüz. Pelitin sapsarı, limonlu cheesecake var ya işte o. Bayılıyorum ben bu lezzete. Buna benzer bir tarifi olan varsa ne oluuur söylesin bana :)

Şimdilik bu kadar :))