Tuesday, May 22, 2007

Merhaba :D




Kuğu'cğm. Bu resmi senin için çektim :))


Günlerdir uzak kaldım buradan, özledim herkesi. Birçok yeni yazı birikmiştir. Fakat dolaşmaya başlamadan önce, ben de yazımı yazayım dedim :) Yoksa yine kalacak..

Geçtiğimiz günlerde birkaç doğumgünü kutlamalarımız oldu. Bunların ilki dedemizindi (kayınpederimin:)). Babamızı en sevdiği restorana, Mabeyin'e götürdük. Eşim, kayınbiraderim ve eltimle böyle bir süpriz yapalım dedik.

Sonra ise Çekirdeğin bir sınıf arkadaşının doğumgünüydü. Davetiyesinde özellikle babaların ve kardeşlerin de davetli olduğu bir brunch olacağı yazıyordu. Annelerin de davetli olduğu yazıyordu tabii. Ama genelde anneler götürdükleri için cocuklarını, onları özellikle belirtmedim :))

Babalar kelimesinden etkilenen ben, eşimi katılması için ikna ettim. Aslında bu tip eğlencelerden pek hoşlanmaz. Hatta dışarda kutlanan doğumgünlerini de pek sevmez. Ona göre en güzeli, çok sevdiğin birkaç kişiyle evde kutlananılıdır.

Fakat ikna gücü kuvvetli olan bendenize uyarak beraber gitmeyi kabul etti. Hep beraber, minik hariç, çünkü henüz iyileştiği için onu evde bırakmayı daha uygun gördük, partiye katılmak üzere yola çıkmıştık.

Oraya vardığımızda, doğumgünü sahibi anne eşimi kutlayarak "partiye katılan tek baba sizsiniz" dedi :)) Neyse ki doğumgünü sahibi baba da vardı da, durumu biraz kurtardık :P

Ondan sonraki doğumgünü kutlamamız ise kayınbiraderimin kızınındı. Hepberaber hazırlandık, özendik.
Bu arada ben ona doğumgünü hediyesi bakarken, kendimi kaybettim. Kendisi biraz kokoş bir kız olduğundan :) daha çok süslü püslü giysilere baktım. İnanılmaz güzellikte şeyler var. Yani bir kızım olsaydı, herhalde benim oğlanlara harcadığımın iki üç katını filan harcardım :)

Bugüne kadar hep evde kutlanan doğumgünü, bu sefer dışarda kutlandı. Gittiği yuvanın bahçesi ile bir salonu bu gün için organize edildi.
Bu sefer akıllanan eşim, durumu önceden öğrenmeye çalıştı. Sadece annelerin ve çocukların olacağını öğreni. Fakat kendisi "amca" olarak tabii ki davet edildi. Hatta kardeşi de orada olacaktı. Fakat yine de "merci, almayayım" şeklinde evde kalmayı tercih etti :))

Bu sefer Miniği de götürdüm tabii. Ne de olsa kuzinesinin doğumgünüydü. İlk defa böyle bir kutlamaya katılıp, bir sürü çocuk görünce, önce şaşırdı. Sonra ise çok eğlendi. Çocuklar için kurulan masanın baş kısmında oturup, ablasının yedirdiği pastayı bile iştahla en önce o bitirdi :) Oyunlar oynadılar, dans ettiler çok, ama çok eğlendiler.

Dönüşümüz muhteşem oldu. Bağıdat trafiği ve yağmur derken saat 19.00 gibi eve dönebildik ancak.

Ben, genelde oturmuş olmama rağmen, kendimi inanılmaz yorgun hissettim. Gürültünün vermiş olduğu birşey herhalde.
Kolumu kaldıracak halim yoktu. Evde çocukları doyurup, erken yatırdım.
Biz gittikten sonra, sessiz bir evde bol bol dinlenen :) eşimi de gece erken yatmaya zorladım. Çünkü ertesi gün Polonezköy gezimiz vardı.



Evet, pazar gününü Polonezköy'de geçirdik. Çekirdeğin sınıfından arkadaşları, anne- babaları ve kardeşleriyle beraber kalabalık bir gruptuk.

Resimler de bu gittiğimiz yeri gösteriyor. Bol bol yeşillik, temiz hava, hayvanlar, orman ve minik bir göl ile resmen bir cennetti.

Günümüz apartman ve şehir çocukları için inanılmaz güzel bir yer. Doya doya koştular, top oynadılar, uçurtma uçurdular ve resimde görülen beyaz midilliye bindiler. Biz büyükler bile top oynadık :))

İşte gittiğimiz yerden birkaç görüntü daha..




Thursday, May 10, 2007

Güzel günler

Oğluş iyileşti çok şükür :)

Büyük çekirdeğin de sorunları kalmadı.

Kısaca kendisini şimdiye kadar mutsuz eden problemden bahsetmek istiyorum.
Biz herşeyi "aşırı" kardeş kıskançlığına yorarken, ortaya bambaşka bir portre çıktı.

Eşimin çekirdeğe olan tutumu, kardeşi olmadan önceki davranışlarıyla aynı. Hiç değişmedi bugüne kadar.

Fakat benim ona olan davranışlarım miniğin doğumuyla değişmişti.

Daha önceleri kuralları bozdurmayan, uyarılara uymadığında cezalandıran (odasına göndererek), her isteğini yerine getirmeyen ben, miniğin doğumuyla, ona karşı çok değişmişim.

Cezalar, kurallar kaltı, her isteği yerine getirildi. Yeterki kardeşini kıskanmasın diye, ona aşırı iyi davranıyormuşum.
Bu davranış değişikliğini çekirdek farklı yorumlamış.
Yani kendisine eskisi gibi kızılmadığı için, kendisini önemsiz hissetmiş, güveni zedelenmiş.
Kardeşine olan kızmalarım, uyarılarım onda benim kardeşini daha da önemsediğim izlenimi yaratmış ve onda "artık bana kızmıyor, beni önemsemiyor" düşüncesine yol açımış.

Yani hıncı kardeşine değil, banaymış. Bu yüzden de bana "kötü anne" diyormuş :((

Babasıyla arası çok iyi, çünkü ona herzamanki gibi davranıyor. Fakat ben kendimce ona aşırı sevgi göstererek yanlış yapmışım.

Bunu öğrendim ya, rahatladım. Şimdi yine eskisi gibi gerektiğinde ona kızıyorum. Hatta onaylamadığım şeyleri yapmasına kesinlikle izin vermiyorum ve eskisi gibi kesin tavrımı gösteriyorum.

O da yine eskisi gibi mutlu oldu.
Kardeşiyle eşit muammele gördüğü için, onunla artık oynuyor, ona iyi davranıyor. Ve en önemlisi, artık yemek yiyiyor ve karın ağırısı çekmiyor.

İyi ki bunu öğrenmişim. Çünkü her geçen gün ona mutsuzluğu yüzünden daha hassas davranıyordum. Fakat daha da yanlış yapıyormuşum istemeden.

Şunu anladım ki, hiçbir problemi göz ardı etmemek lazım. Uzman birinden yardım istemek, bizim görmediğimiz şeyleri görmemizi sağlıyor.



***


Artık üzerimizdeki kara bulutlar dağılmaya başladı :)

Dün çok hoş bir süpriz keşfettik. Tatil için gideceğimiz şehir aylar öncesinden belliydi ya, biz de internetten habire bakıyorduk, konser için kimler gelir o günlerde diye. Fakat o kadar uzun süre önceden belli olmuyordu.

Artık konsere gelenler ve konser tarihleri belli. Hatta bilet satışları bile başlamış. Şimdi burada isim veremeyeceğim (belki eşim istemez, bilmiyorum), ama şunu söyleyeyim, 20 yıldır hayranı olduğu bir şarkıcı, bizim kaldığımız yere ve aynı tarihlerde konser vermeye geliyor. Ki bu ünlü şahıs hiç Türkiye'ye gelmemiş biri. Eşim daha önceleri yurt dışına gittiğinde, hatta Amerika'da kaldığı dönemlerde hep konserlerini kollamış, fakat bir türlü kısmet olmamış.

Şimdi ise çok mutlu ve bugün bilet almayı düşünüyor.


***


Minik hastalığı nedeniyle saatlerce uyuduğu için, ben de bu arada biraz iş yaptım.

Ufak bir odamız var. Anlamsız bir şekilde küçücük bir oda olduğu için, orayı ayakkabı ve giysi (paltolar, montlar, takım elbiseler gibi) odası olarak kullanıyoruz.

Ayakkabılar bölümüne bir el atayım dedim. Ve bir daha giyilmeyecekleri vermek üzere ayırdım. Kışlıkları temizleyip kaldırdım, yazlıkları ön tarafa çıkardım.
Çekirdeğin küçük yazlık ayakkabılarına baktım, fakat miniğe göre birşey bulamadım. Ya fazla küçükler ya da fazla büyük.

Demek ki miniğe ayakkabı, sandalet alınacak.

İşin en zevkli kısmı ise, 2 yıl önce ortadan kaldırdığım yüksek topuklu ayakkabılarımı, terliklerimi ortaya çıkarmaktı :)

Henüz çoluk çocuğa karışmadan önce, mutlaka topuklu giyerdim. Bayılırdım ( gerçi hala bayılıyorum) yüksek topuğa.

Fakat ilk çocukla beraber topuklar alçaldı. Fakat çekirdeğin pusette geçirdiği dönemde yine bir ara giyiyordum. Sonra oğluş ayaklanmaya başlayınca, ben de peşinden koşar duruma gelince, babetlerle tanıştım :) Yoksa daha önceleri giymiyordum.

Büyük çekirdek büyüyünce, benim topuklar da yükselmeye başladı yine.
Ama bu sefer de miniğin gelişiyle, yine alçaldı.

Geçen yaz, dolgu topuklarla idare ettim :) Fakat bu yaz çocuksuz yapacağımız tatillerimizde ne kadar topuklu ayakkabım varsa, sonuna kadar kullanacağım.
Baktıkça, ne kadar özlediğimi anlamışım. Şöyle uçuşan eteğin altında zarif topuklu sandalet filan giymeyi..

Bir tanesinin resmini çektim.



Bir ara çok modaydı şeffaf terlikler. Ben de hem beyazından hem de siyahından almıştım. Şimdi modası kalmadı.
Fakat ben yinede giyeceğim bunları da :))

Monday, May 7, 2007

Çok şükür evdeyiz artık

Herşey düzeldi derken, geçtiğimiz perşembe akşamı ikisi de ateşlendi. Cuma sabahı hemen doktora gittik. İkisinin de kulakları ve boğazları kızarmıştı. Antibiyotiğe başladık.

Cumartesi günü minik tuhaflaştı. Büyük çekirdek düzelmiş, iyidi. Fakat ufaklık durup durup ağlıyor ve bağırıyordu. Sonra ateşi bir türlü düşmedi. Soyduk, kompresler yaptık, düzenli bir şekilde ağırı kesici ve ateş düşürücü verdik, fakat yine de hep yüksekti.

Başında nöbet tutmama rağmen, cumartesi gecesi saat 2 ile 5 arası (pazar sabahı mı demeliyim artık), sızmışım. Sonra birden fırladım ve ateşini ölçtüm. 40,5 çıkmıştı. Çocuk zaten baygın bir şekilde yatıyor, yüzü gözü şişmişti.

Hemen eşimle ateşini düşürmeye çalıştık yine. Bir taraftan da kendi kendime kızıyorum, nasıl sızmışım diye. Ya çocuk havale geçirdiyse.

Sonra zaten sabaha kadar susmadı, 3 saat ağladı, bağırdı, bütün apartmanı ayağa kaldırdı.

Sabah abiyi (abi kulağının dibinde top atılsa uyanmaz, kardeşi ise en ufak bir nefes sesinde gözünü açıp bakar kim geldi diye), zar zor uyandırıp giyindik ve hemen hastaneye gittik.

Ateşi düşürüldü, kan alındı, boğaz kültürü ve gaita tahlili yapıldı.
Bu arada serum da takıldı. Fakat hiç hoşuna gitmedi bu olay. O baygın haliyle çıkartmaya çalıştı sürekli. O yüzden eli alçıya alınmış gibi sarıldı.

Kanında yüksek derecede enfeksiyon çıktı. Antibiyotiği değişti, iğne olmaya başladı.
Bir de burnu o kadar dolu ki, koca bir adam gibi horluyor şimdi. Ve zor nefes aldığı için, zaten zayıf olan ve iyice çelimsezleşen vücudu, göğüsü, uyurken garip garip inip çıkıyordu.

Dün onu bu şekilde gören dedeleri, anneannesi ve babaannesi ağlamaya başladılar. Babaanne doktor olduğu için, daha kötü görüntülere şahit oluyor ve normalde soğukkanlıdır. Fakat o bile bitti, miniğin o halini görünce. Kendi çocuğun böyle yatsa, bu kadar etkilemezsin, ama torun olunca başka oluyor dedi.

Abi ve baba akşam eve döndüler. Babaanne, ben ve minik hastanede kaldık. Ancak bu sabah taburcu ettiler bizi. Şimdi kendisi uyuyor ve daha iyi. En azından ateşi çımadı geceden beri.

Evde olmak çok güzel. Sağlıklı olmak herşeyden daha güzel. Var üzerimizde bir uğursuzluk. Peş peşe geliyor hastalıklar. Bir türlü düzelemedik :(
Bu son olur inşallah.

Büyük çekirdeğin durumu iyi. Pedagogla da görüştük. Büyütülecek bir şey yok. Onun bu halde olmasının sebebi de çok basitmiş. Onu da artık sonra anlatırım.


Bu arada evi karıncalar basmış. Etrafımdakilerden de duyuyorum, çoğu kişinin evinde varmış. Geçen sene mutfağa dadanmışlardı, şimdi ise banyolarda geziniyorlar.

Şimdi biraz ortalığı toparlayıp, dinleneceğim. Göz kapaklarım kapanıyor resmen. Benden bir iki gün ses çıkmazsa anlayın ki çoluk çocukla uğraşıyorumdur. Kısa sürede iyi olsunlar da, başka birşey dilemiyorum.

Hepinizi öptüm ve iyi haftalar dilerim..