Wednesday, November 29, 2006

Üşüdüm, üşüdüm...

Dün bizde temizlik günüydü.
Çocuk büyütmek için çalışmaya ara verenler grubundan olup, evde olduğum için, temizlik günlerinde mutlaka dışarı çıkarım.
Öyle kadının arkasından dolaşmayı, ya da şunu şöyle yap böyle yap demeyi sevmem ben.
Zaten yıllardır bize gelip, kendi düzenini kurmuştur o.
Ama son zamanlarda bir haller var üzerinde. Menepoz diyeceğim, ama yaşı daha çok genç bunun için. Kadına ateş basıyor resmen. Hangi odaya geçse, cam ardına kadar açılıyor.
O geldiğinde minik çekirdeğim parkında olduğu için, tabii gönül rahatlığıyla açıyor camları.
Dün sabahtan büyük çekirdeğimi okula, eşimi de işine uğurladıktan sonra, başladım A. hanımı beklemeye.
Geldi ve gelir gelmez de beklediğim gibi açtı camları.
Eskiden böyle değildi. Ama nedense yanıyor artık:)
Dün hava bayağı serindi de.
Neyse, biz çıktık evden, anneme gittik. Orada çekirdeğimi bırakıp, biraz alışverişe çıktım.
Benim bir huyum vardır, zürafanın düşkünü beyaz giyer kış günü misali, kar bile yağsa, zibidi gibi çıkarım dışarı.
Eşim de bu konuda her seferinde uyarır beni tam kapıdan çıkarken. Bari bana bak, ben nasıl giyiniyorsam, ona göre giyin der.
Kendisi tam hava durumuna uygun giyinmektedir:) Üstüne yoktur, gerçekten.
Ben ise, bir türlü tutturamam giysilerimi. Ya gittiğim yerde sıcak basar, ya da üşürüm.
Mesela geçen haftalarda bir gün Kanyon'a gitmiştik. Koca bir yaz dururken nedense kış gününü tercih etmiştik:))
İlk defa gittik, fakat açık alan olduğunu da biliyorum. Ama ben yine de Akmerkez'e gider gibi giyindim. Haliyle de dondum tabii.
Dün de, incecik çıktım. Annem beni her gördüğünde bıkıp usanmadan, ince giyinmişsin, yakan çok açık vs. söyler durur.
Akşam üzeri, çekirdeğimle eve dönerken, arabadan evime olan 5-10 adımda bir ürperme geldi.
Canım evim, sıcak evim diye kendimizi içeriye atarken, içersinin de dışarısıyla neredeyse aynı derecede olduğunu fark ettim.
Bizim A. hanım sürgülü dev balkon kapımızı sonuna kadar açmış, ev buz gibiydi.
Anlaşılan kadını pencere açmak filan kesmiyor artık!
Neyse, ben kendisinden kışın evi bu kadar soğutmamasını rica ettim.
Bakalım haftaya evimizin ısısı kaç dereceye düşecek:)

Tuesday, November 28, 2006

Kimim Ben?

Sevgili Age, dünkü commentinde 'hadi anlat bakalım kendini' demişti.

Hay hay, başlayayım kendimi anlatmaya. Ama ben şöyleyim, böyleyim, bunlar hobilerim, şunu bunu severim gibi klasikleşmiş 'kendinden bahsetmeyi' pek sevmiyorum.
Bence bunlar bir kişiyi tanımaya yeterli değil.

Peki ben nasıl anlatırdım kendimi?

Düşündüm düşündüm, aklıma şu geldi.
Aslında bunu buraya çizmek isterdim, ama bilgisayarda henüz o kadar kabiliyetli değilim:)

O yüzden ben anlatmaya çalışayım.

Beni, yani Ayçiçeğini çizilmiş bir daire içersinde düşünün.
Bu daireden çizgi şeklinde, ucunda ok olan kollar çıkarıyorum. O kadar çok kol var ki, bakınca, bir çocuğun çizdiği basit bir güneşe benziyor:)

Ortada 'Ayçiçeği' yazan dairenin kollarının ucuna başlıyorum yazmaya.

Kadın, eş, anne, mesleğim, ev kadınlığım, arkadaş, çocuk (e ben de annemin babamın kuzusuyum:)), abla, gelin, komşu ve blogcu:))

Tabii ki bir tek bende değil, hepimizde durum böyle değil mi? Hayatımızda bir çok rolleri aynı anda yaşıyoruz.

Örneğin 'kadın ayçiçeği' seve seve saatlerce mağzaları gezebilir. Ama aynı zamanda 'anne ayçiçeği' olduğu için, yanında taşıdığı minik çekirdeğine kıyamaz:)
Şimdi ben kendim için gezip tozmayı çok seviyorum desem, genelde seviyorum dememle kalırım:)

Ya da 'mesleği olan ayçiçeği' akşam yastığına başını koyduğunda, yarınki yemeği düşünmek zorunda. Böylece 'ev kadını ayçiçeğine' planlamada yardımcı oluyor.

Bazen 'arkadaş ayçiçeği' dostlarıyla eğlenmek ister. Çünkü ben eğlenmeyi çok severim. Ama aynı zamanda 'eş ayçiçeği' ona hatırlatmalarda bulunuyor:)

Şimdi ben yatarken, yarın ne pişirsem diye düşünürüm ya genelde. Bir de buna yarın ne yazsam eklendi:)
'Blogcu ayçiçeği' boş durmasın diye:)

Ama bir tek ben değil, hepimiz böyle değil miyiz?

Sabah sabah lafı niye bu kadar uzattım bilemiyorum.

Kısaca, gezmeyi, eğlenmeyi, kitap okumayı, internette dolaşmayı, film izlemeyi, alışveriş yapmayı, çikolatayı ve birsürü şeyi daha çok severim... :))

Monday, November 27, 2006

Başardım:)

Bir iki denemeden sonra başardım:)
Ne mutlu bana.

Ben niye bir blog açtım, onu da yazayım.
Uzun uzun zamandır, 'sevdiğim Bloglar' linkinde görülen bloglar arasında gezinip duruyorum. Bazısı çook çook süredir buralarda, kimi de daha yeni sayılır (ama benim gibi bugün doğumlu yoktur herhalde:)).

Okuyup okuyup duruyorum. Ama bir türlü yorum bırakamıyorum.
Sonra (çok çok sonra) öğrendim ki, bir şekilde üye olmak lazımmış.
Olayım dedim.
Ama blog açma konusunda kararsızdım.
Yine sonra (yine çok çok sonra:)), blogsuz da yorum göndermek içime sinmedi.
Yani, yine yorum bırakmadan okudum sevdiğim blogları uzunca bir müddet.

Derken, artık ben de hazırım dedim, kendi kendime.
Açayım blogumu, bakayım neler olacak, kimler okuyacak beni.

İşte böyleee...
Geldim ben de buralara:))

Merhaba :)

Deneme, deneme...

İlk yazdığım post uçtu gitti az önce biryerlere. Resim eklemeye çalışınca oldu.
Acemilik ve de acelecilik işte:))

Kendimi yine kaptırmadan şunu bir yayınlayayım, bakalım bu sefer olacak mı:)